Bölüm 589 : Otomobil açık artırması başlıyor

"Şimdi, yardımcılarım eşyaları kamyona taşıyabilir mi?" Barnaby'nin isteği üzerine, geniş omuzlu ve göğüslü kaslı adamlar sahne arkasında sırtlarında demir cevheri parçaları taşıyarak ortaya çıktı. Yüzlerindeki yorgunluktan, o cevherlerin ne kadar ağır olduğu herkesin tahmin edebilirdi. Tek tek, kamyona daha fazla cevher yüklemeye başladılar. "Cevherler normal vagonların taşıyabileceği miktarı çoktan aştı. Ve hala devam ediyorlar!" "Sanırım kamyonu ağzına kadar dolduruyorlar." "Delirdiler mi? Bu kadar ağırlığı aldıktan sonra hareket edebilecek mi?" Ancak kamyonun içi doldukça, herkesin şüpheleri hızla dağıldı. Bu kadar ağır cevherler kamyonun içine yüklenmiş olmasına rağmen, kamyon aldığı yükün ağırlığı altında çökmedi. Normalde, bu noktada tüm vagonlar çökerdi. "Bunlarla bir tur atalım mı?" Barnaby parmaklarını şıklatarak kamyonu Cep Boyutuna taşıdı. Ve tıpkı araba gibi, kamyon da yolun en kenarından hareket etti. Sürücü motoru çalıştırdı ve gaz pedalına bastı. Kısa bir süre sonra kamyon, bir atın hızına eşit bir hızla hareket etmeye başladı. "Bütün bunlardan sonra hala hareket edebiliyor mu?!" "Yolcu ya da yükü yokken normal bir arabadan bile daha hızlı!" "Gözüm mü yanıyor yoksa hala hızlanıyor mu?!" Kamyonun başlangıcı yavaş olmuştu, ancak hızlanmaya başladıkça hızı giderek arttı ve sonunda normal bir arabanın hızının hemen altına geldi. Bu, herkesi şaşkına çevirdi. Kamyon aşırı ağır bir yükle dolu olmasına rağmen, sadece kuşlar ve kartalların gökyüzünde ulaşabileceği bir hızla hareket ediyordu! "Artık yeteneklerini gördünüz, iş konuşma zamanı," dedi Barnaby ve sahneyi tekrar kapatarak. "Şimdi, satıcımız bu sedan arabalardan yirmi adet ve kamyonlardan on adet olmak üzere toplamda otuz adet aracı açık artırmaya çıkarmaya hazır. Bunları set olarak açık artırmaya çıkaracağız, yani bu otuz aracın tamamını sadece bir şirket alabilecek." Bu sözleri duyan birçok kişi heyecanlandı. İnsanlar, bu otomobilin Büyük Fraksiyonların bile ilgisini çektiğini biliyorlardı, yani onlar açık artırmaya katıldıklarında, pratikte diğer herkes yarış dışı kalacaktı. Teklif etmeye hazır oldukları kaynaklar, Küçük Fraksiyonların bile karşılayamayacağı kadar fazlaydı. Birçoğu otomobillerin tek tek açık artırmaya çıkarılmasını istiyordu. Böylelikle, Büyük Fraksiyonlara dahil olmayan diğer şirketler de en azından bir tane alabilirdi. Ancak bu, otomobillerden elde edilecek kârın, bir set halinde satıldığında elde edilecek kârdan çok daha az olacağı anlamına geliyordu. Ama elbette bu bir işti. Barnaby, sadece kendisi için değil, eşyaların satıcıları için de kârı öncelikli tuttu. Bu nedenle, Büyük Fraksiyonların daha fazla para ödeyeceğini bilerek, hepsini birden satmayı tercih etti. "Daha fazla uzatmadan, lütfen bir milyon altın sikke ile açık artırmaya başlayın!" Bundan kısa bir süre sonra, müzayedede tokmak sesleri yankılanmaya başladı. Bu sırada Michael, otomobillerin tanıtımını yarım kulakla dinliyordu. Bunun için çok para kazanacaktı, ancak Drone'ların yükseltilmesine öncelik vermek istiyordu, daha doğrusu, ikilemine bir çözüm bulmak istiyordu. Yine de karar veremiyordu. Her iki seçeneğin de artıları ve eksileri vardı. Düşünmeye o kadar konsantre olmuştu ki, Shiena'nın son anda ona seslendiğini duymadı. "Lord Michael!" Sonunda, dalgınlığından sıyrıldı ve ona döndü. "Affedersiniz, ne oldu?" "Rising Six ile bir toplantıya çağrıldığınızı öğrendim. VIP süitimizi bulamadıkları için size ulaşamadılar, ancak Shadow Orc'larımız durumu bize bildirdi. Kabul etmek ister misiniz, Lord Michael?" Normalde, Drone'larının yükseltilmesine konsantre olmak istediği için reddederdi. Ama düşündükten sonra, ikinci bir görüşün bazı konularda ona ışık tutabileceğini düşündü. Sonuçta, onlar oldukça güçlü Maugnetics'lerdi. Belki de savaşlarda saldırı mı savunma mı daha iyi olduğu konusunda fikirleri vardı. "Tamam, oraya gidip onlarla görüşeceğim," dedi. Sheina duvara doğru yürüdü ve kapıyı çaldı. Tam o anda, vurduğu yerde bir sihirli daire belirdi ve başka bir Cep Boyutuna, muhtemelen Rising Six'in tüm üyelerinin toplandığı bir odaya açılan bir portal oluşturdu. Ona teşekkür etti ve portala adım attı, hemen ortasında dairesel bir masa bulunan büyük bir odaya ışınlandı. Masada oturan altı kişi, onun ortaya çıkmasına şaşırarak ona doğru baktılar. "Michael!" Reptar onu ilk selamlayan oldu, hemen yerinden kalkıp omuzlarına yapıştı. "Seni arıyorduk! Geldiğine sevindim!" Erlos da ona doğru geldi ve daha nazik bir selam verdi. Sonra, şahsen tanışmadığı iki kişi, Phim ve Tenzing de koltuklarından kalkarak kendini tanıttı. "Sonunda tanıştığımıza sevindim! Ben Angelic Crafts'tan Phim." "Benim adım Tenzing! Mountain Movers'tan bir şeye ihtiyacınız olursa, söylemeniz yeter!" İkisine de selam verdi. Onlarla ilk kez tanışmasına rağmen, sanki onları önceden tanıyormuş gibi hissetti. Bu muhtemelen onların Aubilities'leriyle daha önce savaşmış olmasından kaynaklanıyordu. İkisine selam verdikten sonra, aralarından en tanıdığı kişi olan Reena'nın yanına gitti. Ancak Reena, onu selamlamak yerine başını ondan çevirdi. "Şey... merhaba?" "Merhaba..." diye cevapladı, yüzünü ondan uzak tutarak. Oyun sırasında olanlardan sonra aralarının daha iyi olduğunu düşünmüştü. Ama tam tersi olmuş gibi görünüyordu. Ona bakamıyordu bile! Sonra Michael, Beau'ya döndü. Ve dürüst olmak gerekirse, kavgadan bu kadar kısa süre sonra onu görmek biraz garip geldi. Elini uzatarak tokalaşmak istedi ve şöyle dedi: "Merhaba. Tanıştığımıza memnun..." Ve sözünü bitiremeden, Beau elini tutup onu kendine doğru çekti. Tamamen hazırlıksız yakalanmıştı ve yüz yüze geldiği şey... marshmallow gibi iki yığın... Diğer Rising Six üyeleri şoktan sessizliğe büründü. Bu sırada Reena'nın çenesi tamamen yere düşmüştü ve başı domates gibi kızarmıştı. "HEY!" diye bağırdı, Michael'ı kendinden uzaklaştırarak. "Ne yapıyorsun?!" Beau omuz silkti ve Michael'ı tekrar kendine çekerek göğsüne gömdü. "Ne mi yapıyorum? Ona ilgimi gösteriyorum, o kadar." Bu cesur sözleri duyan Reena bir anda dilini yuttu. "Ne... Ben... Sen..." Beau ona baktı ve gülümsedi. "Beni yendin. Birinin bunu yapmasını ne kadar uzun zamandır beklediğimi bilemezsin. Ve şimdi seni bulduğuma göre, seni kendime saklamaya çalışmam çok doğal değil mi?"