Bölüm 344 : Ay Kulesi'ndeki Savaş: Sınırlayıcının Kaldırılması

Alice'in ağzından kan akıyordu. Elini kaldırıp kanı sildi. En zayıf kişiyi ortadan kaldıramamıştı ve bu, bu savaşta ona biraz sorun çıkaracaktı. Bundan sonra, onun büyülerine karşı dikkatli olacaklardı. "Ucuz atlattık. Öleceğimi sandım." Kan, omzundaki deliğe bakarak dedi. İkisi bu kızı kolayca halledebileceğini düşünerek hazırlıksız yakalanmıştı. "Evet, şanslıydın..." Alice alaycı bir gülümsemeyle dedi. Sessizce vücudundaki manayı dolaştırdı. "Ama artık şansın yok... Lim'i gücünü kullanmaya zorladın, böylece bizimle savaşamayacaktın." Kan bir an durakladıktan sonra ekledi, "Bu adam, Lim, birinci yönetici. Başka bir deyişle, Ay Kulesi'nin tüm yöneticileri arasında en güçlüsü. İkimizi tek başına halledebileceğini düşünmek senin hatan." "Hata değil. İkinizle aynı anda gerçekten başa çıkabilirim." Alice, her an büyü yapmaya hazır bir şekilde konuştu. "Geri çekilmeyeceğiz. Arkadaşlarımın hiçbirinin ölmesini istemiyorum. Aynı hatayı tekrarlamak istemiyorum." Kan ciddiyetle konuştu. Dışarıdan belli etmiyordu ama Kin öldüğünde kendini suçluyordu. O, Kin'in ağabeyiydi. İkisi de Gerçek Tanrı'nın Kutsal Krallığı'nda yaşıyordu. Aileleri, Gerçek Tanrı'ya sadık inananlardı. Aileleri ne zengin ne de fakirdi. Oldukça ortalama bir aileleri vardı ve krallıkta normal, mutlu bir hayat sürüyorlardı. Ama bir gün, anne babalarının öldüğünü öğrendiler. Sokakta, hiçbir yaşam belirtisi olmadan bulunmuşlardı. Bu olay, kardeşlerin hayatını alt üst etti. Küçük yaşta zorluklar yaşadılar. Krallığın kutsal şövalyeleri olmak için yorulmadan çalıştılar ve sıkı bir eğitimden geçtiler. Yıllarca süren sıkı çalışmanın ardından ikisi de şehirlerinin şövalye çırağı oldular. O zamanki güç seviyeleri C-sınıfıydı ve kutsal şövalyelerin minimum güç seviyesi B-sınıfıydı. Krallığın gerçek kutsal şövalyeleri olmak için güç seviyelerini yükseltmeleri gerekiyordu. Kutsal şövalye olan ilk kişi küçük kardeşi Kin oldu. Biraz otorite kazandılar ve ebeveynlerine ne olduğunu araştırmaya başladılar. Nasıl ve neden öldüler? Ya da onları kim öldürdü? Araştırmalarının sonucunda, ebeveynlerini öldüren kişinin şehirlerinin baş rahibi olduğunu öğrendiler. Ebeveynlerinin ölümünün nedeni basitti. Anneleri baş rahibin sözlerine uymamıştı. Baş rahip annesine tecavüz etmeye çalışmış, ancak annesi direnmiş ve sonunda ikisi de ölmüştü. Ebeveynleri sırf bu yüzden öldü. Lanet olsun! Öfkeyle doldu. Baş rahibe kendi ebeveynleri gibi güvenmişlerdi ama onun öyle bir adam olduğunu düşünmemişlerdi. Ayrıca, şehirlerindeki bazı kadınların ölümünün de baş rahibin suçu olduğunu öğrendiler. Kin öfkesine yenik düşerek baş rahibi öldürdü. Ancak diğer kutsal şövalyeler onu yakaladı. Rahibi öldürerek infaz edilecekti. Kan, baş rahibin suçlu olduğunu kanıtlayan tüm delilleri ortaya koydu ama delillerin sahte ve uydurma olduğu söylendi. Kimse onlara inanmadığı için Kan, kardeşini kurtarmaya karar verdi. Hapishaneden kaçtı ve B sınıfı bir güç haline geldi. Hapishanede herkesi öldürüp kardeşini kurtardı. Kardeşinin baş rahibi öldürmesinin yanlış olduğunu anlayabiliyordu, ama neden baş rahibin suçunu örtbas ettiklerini anlayamıyordu. O günden beri Gerçek Tanrı'nın Kutsal Krallığı ile yüzleşmeye çalıştılar. "O krallıktan intikamımızı alacağız ve kimse bizi durduramayacak," dedi Kan ciddi bir ifadeyle. Alice cevap vermedi, sadece onları izledi. Onların saldırmasını bekliyordu ve onlara karşı yaklaşımını benimsemişti. "O zaman ben başlıyorum," dedi Kan ve Alice'e doğru hücum ederken Lim onun etrafından dolaştı. Alice ayak parmağıyla yere vurdu ve yer buzla kaplandı. Ardından yerden buz sivri uçlar fırladı. Kan ve Lim, tüm sivri uçlardan kaçınarak bedenlerini yanlara doğru hareket ettirdiler. Swoosh! Swoosh! Swoosh! Alice, mızrağını dikey olarak savurarak Kan'a doğru koştu. Kan, yumruğuna manasını topladı ve bir yumruk attı. Bang!! Alice arkasını döndü ve Lim'in kendisine doğru geldiğini gördü. Darbeye hazırlanmak için kaslarını gerdi. Sıvılaşmış mana, Lim'in yumruğunun etrafında bir kasırga gibi toplandı. Sonra onu Alice'e doğru fırlattı. [Yeryüzünü Ele Geçiren Yumruk]!! Alice saldırıyı engellemeye çalıştı ama havaya uçtu ve duvarlara çarptı. "Ahh!!" Ağzından bir yudum kan fışkırdı ve yere sıçradı. Düşmanlarının üzerine geldiğini hissettiği için kendini toparlayacak zamanı olmadı. [Dolu Fırtınası]! Elini salladı ve büyük buz bloklarıyla dolu güçlü bir soğuk rüzgar tüm alanı kapladı. Bu büyü, özellikle Lim olmak üzere ikisini durdurmaya yetmedi ama hareketlerini yavaşlatmaya yetti. Alice havada zıplarken vücudunu salladı ve mızrağını rakiplerine doğrulttu. [Düzinelerce Donmuş Mızrak]!! Arkasında buzdan yapılmış birkaç mızrak oluştu. Mızraklar havada asılı duruyordu ve ikisini hedef alıyordu. Swoosh! Swoosh! Swoosh! Mızrakların bazıları çok yüksek bir hızla Lim ve Kan'a doğru uçtu. Kan, yaralanmadan engelleyemeyeceğini bildiği için kaçmaya karar verdi. Lim elindeki kalkanı salladı ve buz mızraklarını parçaladı. Alice, arkasında giderek daha fazla buz mızrağı oluşurken yere indi. Ardından, arkasındaki mızraklar rakiplerine doğru uçarken ikisine doğru hücum etti. Kan ayaklarını yere vurarak buzu parçaladı. Alice ile çarpışırken bununla uğraşmak istemiyordu. Alice onun önüne geldi ve hızla mızrağını savurdu. Kan, vücudunu yana kaydırarak kaçtı ve Alice, mızrağını onun yönüne savurdu. Aynı anda, arkasındaki buz mızrakları Kan'a doğru uçarak tüm kaçış yollarını kapattı. Lim bunu gördü ve kalkanını kaldırdı. Kalkanını öne doğru fırlattı ve buz mızraklarını parçalayarak Kan'ın kaçması için bir yol açtı. Bang! Bang! Kan uzaklara atladı ve Lim hızla ileri atıldı. Alice ve Lim yüksek hızda darbeler alışverişinde bulundu. "Bu kız Lim'e ayak uydurabiliyor..." Kan, Alice'in Lim ile çarpıştığını görünce biraz şaşırdı. Ama ağır yaralar alan Alice'ti. Sonuçta, rakibi güçlü bir A sınıfı savaşçıydı ve ona ayak uydurmak zordu. Normal B-sınıfı birisi onun gibi A-sınıfıyla dövüşemezdi ama o dayanmayı başardı. Bang! Bang! Muazzam miktarda mana vücuduna çarptı ve bir kez daha havaya uçtu. Ay Kulesi'nin yöneticileri arasında Lim tuhaf olanıydı. Nadiren konuşur ve her zaman sersemlemiş gibiydi. Yine de, her yöneticinin sözlerini eksiksiz bir şekilde yerine getiriyordu. Grubun kurulmasıyla Lim, onlara katılan son kişiydi. Liderleri Curdova, onu kilisenin yok ettiği bir kasabanın ortasında bulmuştu. Lim, o kasabanın tek kurtulanıydı. Grubun tüm üyeleri, Gerçek Tanrı'nın Kutsal Krallığı'ndan nefret ediyordu. Bu krallığa karşı savaşmak ve intikamlarını almak için bir araya gelmişlerdi, bunun neredeyse imkansız olduğunu bilmelerine rağmen. Alice odanın tavanına çarptığında duman ve toz yükseldi. Vücudu kan içindeydi ve vücudunun uyuştuğunu hissetti. Vücudu yere "güm" diye bir sesle düştü. "Bizimle savaşamazsın. Ne olursa olsun, o insanlara onlarla savaşabileceğimizi göstereceğiz." Kan, Alice'e bakarak söyledi. Alice büyük bir çaba ile ayağa kalktı. Giysilerindeki tozu silkeledi ve ağzının köşesindeki kanı sildi. "Henüz beni yenmedin, neden savaşı kazanmış gibi davranıyorsun?" dedi Alice yüzüne bir gülümseme takarak. "Şu haline bak, herkes senin savaşamadığını görebilir," dedi Kan ona. "Ayrıca, bunu sürdürmenin bir anlamı yok. Birkaç dakika içinde ritüel tamamlanacak." "Senin deneyimlerin ve amacın umurumda değil. Ben sadece arkadaşlarıma yardım etmek istiyorum, hepsi bu." Alice dik durarak kolunu sıvadı. "Ayrıca, sana henüz gerçek halimi göstermedim. Sınıfımız herkesin yeteneklerini kontrol ettiğinde, benim buz ve karanlığa yeteneğim olduğunu gördüler ve şimdiye kadar sadece buz kullandım." Kan gözlerini kısarak hiçbir şey söylemedi. Alice'in hala onlarla savaşacak kadar kendine güveni olduğunu hissetti. "Karanlığı kullanmamamın bir nedeni var... Kimseye göstermek istemedim ama artık arkadaşlarımın yükünü hafifletmek için başka seçeneğim yok." Alice, bileğindeki bileziği çıkarırken böyle dedi. Bileziğini çıkarır çıkarmaz, vücudundan büyük miktarda mana fışkırdı. Soğuk rüzgar daha da soğurken zemin karardı. Alt ve üst katlara giden yolu kapattı. Hayır, diğer insanların görünüşünü görmesini istemediği için tüm katı gücüyle mühürlemişti.