Bölüm 976 : Senden korkuyor muyum sence?

976 Senden korktuğumu mu sanıyorsun? "Merhaba millet, Benim adım Nux Leander." Nux kalabalığa bakarak konuştu. Ancak bu sefer kalabalık sessizdi. Nux'un aurası... farklıydı... Kalabalığın içindeki erkekler bu adamdan zaten nefret ediyorlardı, ancak şimdi tam önlerinde durduğu için, onları aşağı çeken garip bir baskı hissediyorlardı. Kadınlar ise şu anda tamamen farklı bir dünyadaydı. Kalabalıktaki hiç kimse bir şey söyleyecek durumda değildi, ancak Nux bunun olmasına nasıl izin verebilirdi? Bunun neresi eğlenceli ki? "Sizler beni tanımıyor olabilirsiniz, o yüzden kendimi tanıtayım. Ben, tüm bu güzel kadınlarla evlenecek olan adamım. Dürüst olalım, hepimiz buradaki çoğunuzun bana meydan okumak için can attığını biliyoruz. Bazılarınızın, diğerlerinden daha hızlı bana meydan okuyup karıma aşkınızı ilan etmek için günlerce sırada beklediğini duydum. Bir erkek olarak, bunu elbette sevmiyorum, bu yüzden bir talepte bulunmak istiyorum." Aniden, Nux ortadan kayboldu ve Melia'nın hemen yanında belirdi, sonra onu belinden tutup kendine doğru çekti. İkisi birbirlerinin gözlerine baktılar ve sonra Nux, Melia'nın dudaklarını öptü. "!!!" Seyirciler şaşkınlıkla gözlerini genişlettiler. Herkesin önünde Melia Bloodheart'ı öpmek! O, karısı olsa bile, bu adam biraz fazla cüretkar değil miydi? Herkesin kafasında bu soru vardı, ancak bu son değildi. Bir dakika geçti ama öpücük hala bitmemişti. Nux herkesin önünde Melia'yı öpüyordu ve hala durmuyordu, daha da kötüsü neydi? Melia'nın elleri Nux'un sırtındaydı, O da öpücüğe karşılık veriyordu! Erkekler hayal kırıklığı ve öfkeyle yumruklarını sıktılar. Bu piç kurusu... Nux sonunda öpüşmeyi bitirdi, sonra baştan çıkarıcı bir şekilde dudaklarını yaladı, kalabalığa tekrar baktı ve "Bu kadınlar benim. Bana kadınlarıma evlenme teklif etmem için meydan okuyarak, Sırf bu dostça bir etkinlik diye bana karşı yumuşak davranmamı beklemeyin. Sahneye çıkarsan, kararını ömür boyu pişman olmanı sağlayacağım." Nux herkese açıkça uyarıda bulundu. Sonra utanmadan diğer eşlerinin yanına yürüdü ve herkesin gözü önünde her birini öptü, üstelik bu sadece dudaklarına kısa bir öpücük değildi, Nux her öpücüğün bir dakikadan uzun sürmesini sağladı. Kalabalığın ve eşlerinin önünde tüm eşlerini sahipleniyordu ve öpücüğe karşılık veren eşleri de onun niyetini kabul ettiler. Bu, izleyicilerin şaşkına döndüğü garip bir gösteriydi, ancak şaşkınlıktan daha çok öfkelenmişlerdi. Özellikle erkekler. Hepsini açıkça tehdit ediyordu... Başlangıçta sadece bir etkinliğe katılmaya çalışıyorlardı, ancak şimdi bu piçi yenmek için ellerinden geleni yapmak istiyorlardı. Gözleri öfkeyle parlıyordu. Ve Nux, eşlerini öptükten sonra onlara sırıtarak bakması, onları daha da öfkelendirdi. "O çocuk gerçekten ilginç... Onu seviyorum." Arcturus yüzünde geniş bir gülümsemeyle konuştu. "Lord Alaric, damadın bir imparator olduğunu söylememiş miydiniz?" Lyriana aniden sordu. "Ama o açıkça bir Büyük Bilge..." diye yorumladı. "Ve o sıradan bir Büyük Bilge de değil..." diye ekledi Arion. "Tam bir Kültivatör." Pyrax konuştu. "..." Alaric ise ne diyeceğini bilemedi. O da onlar kadar şaşırmıştı, hatta belki daha da fazla. "Alaric?" Arcturus başını eğdi, sorulan soruya bir cevap bekliyordu. "Onunla 3 ay önce tanıştığımda o bir İmparatordu," diye açıkladı Alaric. "…Ne?" Liderler duyduklarına inanamıyorlardı. "Sadece o değil, Melia dışındaki tüm eşleri de imparatordu…" "Hepsinin Bilge Aşamasını atlayıp sadece 3 ayda Büyük Bilge olduklarını mı söylüyorsun?" diye sordu Arcturus. Alaric, yüzünde tuhaf bir ifadeyle başını salladı. "Ne kadar saçma konuştuğunun farkında mısın?" Arcturus gözlerini kısarak baktı. Sözleri netti. Sır saklamak istesen bile, daha iyi bir bahane seçmeliydin. Onları aptal yerine mi koyuyordu? Diğer liderler de pek eğleniyor gibi görünmüyordu. "Ben aptal gibi davranmaya çalışmıyorum..." Onların ne düşündüğünü anlayan Alaric kendini açıklamaya çalıştı, ancak aniden Lyriana koltuğundan kalktı. "Orpheus bize çocuğa meydan okumamızı söylediğinde sessiz kaldım, sadece damadını düşündüğünü ve babası olarak gururunu incitmek istemediğini düşünerek bunu görmezden geldim." kayınpeder olarak gururunu incitmek istemediğini düşündüm. endişeleri yersiz değildi, ama sadece onun değil, tüm güçlü Vampir Kralı'nın da bu işe karışacağını düşünmek... Kan Krallığı, Melia için seçtikleri damadını küçük düşürmekten bu kadar korkuyorsa, bizi bu 'etkinliğe' çağırmamalıydınız. Özür dilerim, ama bu saçmalığa daha fazla katılmayacağım." Bu sözleri söyleyerek Lyriana uzaklaştı, ancak gitmeden önce "Bana kasten yalan söylediğimi mi ima ediyorsun?" diye sordu Alaric, Lyriana'nın gözlerine bakarak. "Nazik" gülümsemesi çoktan kaybolmuştu. Onlar davet ettiği misafirler olduğu için bu zamana kadar kibar davranmıştı, ancak bu, başkalarının kendisini ezmesine izin vereceği anlamına gelmiyordu. O, Vampir Kralı, dünyanın en güçlü vampiri idi. Onun yaydığı aurayı hissedebilen Lyriana gözlerini kısarak "Senden korktuğumu mu sanıyorsun?" diye sordu. "Evet, Lyriana haklı. Bizim önümüzde bu tavrı takınma Alaric. Biz senin astların değiliz." Aniden, tek gözlü iblis Pyrax da ayağa kalktı. Kendisine yalan söylenmesinden hoşlanmamıştı. Onu gören diğer iblisler de ayağa kalktı, ardından insan imparatorlar da ayağa kalktı. Cüceler, Canavar Adamlar ve Ejderhalar sessiz kaldılar, ancak Alaric çoktan sinirlenmişti. "Seni astım olarak görmüyorum, Pyrax. Senin gibi zayıf biri bunu hak etmiyor." O, İblis'in gözlerine bakarak cevap verdi. Alaric ağır aurası serbest bıraktı. Birkaç dünya liderini öldürmekten çekinmezdi. Lyriana, İblisler ve İnsanlar geri adım atmadılar ve onlar da Auralarını serbest bıraktılar. Durumu önleyemeyeceklerini gören Orpheus ve diğer 4 Dük de Auralarını serbest bıraktılar. Bu uzmanların serbest bıraktığı toplu aura kalabalığı büyük ölçüde ezdi, bunu hisseden Alaric, siyah kum saati şeklindeki Artefaktı hızla ortasına attı. Bunu Savaş Boyutu içinde çözmek istiyordu. En güçlü 6 vampir, 1 elf kraliçesi, 5 iblis devleti hükümdarı ve 3 insan imparatoruna karşıydı. Ama sonra.