Bölüm 770 : İkiniz gerçekten kardeşsiniz.

"Tamam. Geri çekileceğim." Nux konuştu. "3 şans." Devam etti, Lazarus kaşlarını çattı, ancak Nux'un söyleyeceklerini dinlemeye karar verdi. "Daha önce olduğu gibi, Bloodheart Hanesi bizim talebimiz üzerine yardımımıza gelmek zorundadır, ancak bu sefer Bloodheart Hanesi bizi reddetme seçeneğine sahiptir. Bloodheart Hanesi belirli bir durumda bize yardım etmenin değmeyeceğini düşünürse veya hanenin kendisinin halletmesi gereken bir durum varsa, klanımızın talebini reddedebilir ve biz şansımızı koruruz. Böylelikle Bloodheart Hanesi karmaşık bir duruma girmez ve biz de istediğimizi elde ederiz. Ne dersin?" "Hiçbir şeyi değiştirmedin." Lazarus açık sözlüydü. "Talebimizi reddetme seçeneği verdim." "Bu sadece kelimeleri çarpıtmak, Bloodheart House'un seni kurtaracak gücü olmayacağı bir durumda bulacağını mı düşünüyorsun? Çoğu zaman sadece ismimiz bile sana yardım etmek için yeterli olacaktır. Durumu değerlendirip isteğini reddetmemiz gereken bir durum asla ortaya çıkmayacaktır." "O zaman anlamıyorum, eğer sadece isminiz çoğu sorunumuzu çözmeye yetiyorsa, neden kız kardeşinizin klanına yardım etmiyorsunuz?" Nux yüzünde şakacı bir gülümsemeyle sordu ve aniden Lazarus'un ifadesi değişti ve Melia'ya baktı. Onun ifadesini gören Amaya hafifçe gülümsedi. "Bu iyiydi." ' diye övdü. "En iyisinden öğrendim." Nux cevapladı. "O sinsi çocuk." Ambrosia güldü. "Kartlarını ne zaman kullanacağını iyi biliyor." Orpheus da başını salladı. "Sence Laza buna kanar mı?" Ambrosia sordu. "Kanacak." Orpheus tereddüt etmeden başını salladı. Tabii ki, bunu oğlunun aptal olduğunu düşündüğü için söylemedi. Orpheus bunu göstermiyor olabilir, ama çocuklarıyla gurur duyuyordu. Her iki çocuğu da, onların yaşındayken kendisinden çok daha iyiydi. Lazarus, Nux'un ne yapmaya çalıştığını anlayacak kadar akıllıydı. Nux, ondan bir şey elde etmek için kız kardeşini kullanıyordu, bunu bir çocuk bile anlayabilirdi. Ve Lazarus isterse bunu kolayca önleyebilirdi, ancak mesele şu ki, isterse önleyebilirdi. Ama Lazarus kız kardeşine yardım etmek istemiyor mu? Tabii ki istiyor! Ancak Melia bunu asla kabul etmezdi. Kendi ayakları üzerinde durmak isteyen Melia, kardeşinden yardım istemezdi bile. Ancak bu 3 şans, Lazarus'un dolaylı olarak kız kardeşine yardım etme ve hatta onunla tanışma fırsatıydı, bunu nasıl reddedebilirdi? Tüm bunları düşünerek Orpheus başını salladı. Oğlu... ailesini biraz fazla seviyordu. Bu, bir lider için iyi bir özellik değildi. Onu gören Ambrosia güldü ve sonra sordu "Sen olsaydın, buna kanar mıydın, sevgilim?" Orpheus Ambrosia'ya baktı ve sonra o da güldü. "Ben de kanardım." O da iyi bir lider değildi. "Bir hata yaptığım için, bunu kabul etmeliyim. Teklifini kabul ediyorum, Nux." Orpheus'un tahmin ettiği gibi, Lazarus elini uzattı ve Nux'un teklifini kabul etti. Nux, Lazarus'un elini sıktı ve gülümsedi. "Gelecekteki çabalarında sana şans dilerim," dedi Lazarus. "Sana da aynısını diliyorum." Nux başını salladı. İkisi birbirlerine başlarını salladılar, sonra aniden Nux'un ifadesi biraz değişti. "Lord Lazarus, şimdi izin isteyeceğim." Lazarus başını salladı. Nux arkasını dönüp uzaklaştı. "Kardeşim, ben de gidiyorum." Onun uzaklaştığını gören Melia da konuştu. Nux ile konuşması gerekiyordu. Aniden, Nux'un eşlerinin yüz ifadeleri de değişti, hepsi de izin isteyerek Nux'un peşinden gittiler. "Onlara ne oldu?" Lazarus şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Hmm, bilmiyorum, belki zaferlerini kutlamaya gidiyorlardır? Sonuçta Melia'yı ve Bloodheart Hanesi'nin desteğini kazandılar. Onlar için büyük bir gün." Luciana elinde bir kadeh şarapla Lazarus'a doğru yürüdü ve yüzünde büyüleyici bir gülümsemeyle konuştu. "Nedense, ben öyle olduğunu düşünmüyorum," diye mırıldandı Lazarus, ancak sonra şarap kadehini alıp bir yudum aldı. … Diğer tarafta, Uzaklaşan Nux bir ses duydu. "Nux!" Melia'ydı. Nux onun için durdu, Melia ona yetişti. "Neden böyle yaptın?" Melia sordu. "Ne?" "Bilmiyormuş gibi davranma. Beni kullanarak kardeşimi istediğin şeyi yapması için manipüle ettin." "Haaahh..." Aniden, Nux iç geçirdi. Melia gözlerini kısarak baktı. "Siz ikiniz gerçekten kardeşsiniz." Nux yorumladı. "Bununla ne demek istiyorsun?" Melia sordu. "İkiniz de hiç düşünmüyorsunuz." Nux yorumladı ve devam etti, "Kardeşin, ondan istediğimi elde etmek için seni kullandığımı fark etmedi mi sence?" Nux sordu ve Melia şaşkınlıkla gözlerini kısarak baktı. "Kardeşin aptal değil, Melia. Ne yaptığını biliyor. Gelecekte, klanımız başa çıkamayacağımız bir duruma düşerse, Bloodheart Hanesi sessiz kalıp kenardan izleyecek mi sence? Hayatının en zor anını yaşarken ve hatta ölebilecekken, onlar sadece sessizce izleyecekler mi? Kardeşinin başı düşmek üzereyken sen sadece izleyebilecek misin? Tabii ki hayır. Sen yapmazsın. Aynı şey kardeşin için de geçerli ve o da bunu biliyor. Bu 3 "şans" onun sana yardım etmesi için sadece bahaneler. Artık sana yardım etmek için tebaasının önünde bir gerekçe uydurmasına gerek yok. Sadece "Söz verdim" diyebilir ve sana yardım etmeye gelebilir. Böylece, hanenin reisi olarak konumu zarar görmez. Melia, bu anlaşmada hiçbir şey "kaybetmedi". Onun açısından mükemmel hesaplanmış bir hamleydi." "Senin ondan önce hesapladığın bir hamle." Melia gözlerini kısarak baktı. "Bunu inkar etmeyeceğim." Nux gülümsedi. "Peki ya, Bloodheart Hanesi'nin henüz kayıtlı bile olmayan bir Klan'a yardım sözü verdiğini herkes öğrendiğinde, mirasçı olarak konumu zarar görmeyecek mi?" "Ne? Kardeşinin böyle bir şeyi aşamayacağını mı düşünüyorsun? Bloodheart Hanesi'ni şu anda yöneten kişi Lord Orpheus ve o, kardeşinin bu durumdan kurtulup tebaasının önünde güçlü bir imaj yaratmasına yetecek kadar uzun bir süre daha hanedanı yönetecek. Sonuçta o, Azizleri yenebilen bir Yarı Aziz. Eminim bu, hayatındaki son başarısı olmayacaktır." Nux gülümsedi. "…" Melia sessizleşti. "Bu sorularınıza cevap olduysa, ben şimdi ayrılacağım." Nux böyle dedi ve sonra aceleyle uzaklaştı. Melia kaşlarını çattı, onu durdurmak istedi, ancak o sırada Nux'un eşleri endişeli bakışlarla Nux'un yanına koşarak geldiler.