Bölüm 1118 : Bir Peri Masalının Sonu [Bölüm 1]

Günler haftalara, haftalar aylara dönüştü. Lux farkına varmadan, çekimler başlamasından bu yana yarım yıl geçmişti. Başlangıçta, Dünya, Solais ve Elysium arasındaki zaman farkı konusunda çok endişeliydi. Dünya'da birkaç ay geçirdikten sonra Solais ve Elysium'da birkaç yıl geçmiş olacağına inanıyordu. Neyse ki, sözleşmeyi imzaladığı gün, odasının içinde onlarca parlak altın göz belirdi. "Beni eğlendirdiğin ve performansından memnun kaldığım sürece, zaman dilimi farkını dert etmene gerek yok. O yüzden elinden geleni yap, yoksa..." Lux hala şüphe içindeydi, ancak varlığın sözlerine inanmaktan başka seçeneği yoktu. Zaten kendi başına geri dönemeyeceğine göre, kalıp Luna'nın ilk filminin başarılı olması için ona yardım etmeye karar verdi. Lux bir aktör değildi. Ancak Luna'nın hayalini gerçekleştirmesi için gösterdiği özveri, onu çok çalışmaya itti. Sonunda, birkaç garip çekim ve çok sayıda rehberlikten sonra, oyunculuğu neredeyse mükemmel hale gelene kadar yavaş yavaş gelişti. Claudia ona, canlandırdığı rol için doğduğunu söyledi ve Lux, Claudia'nın kesinlikle haklı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Oynadığı rol bir Necromancer'dı. Cantarella filmi, Luna'nın canlandırdığı kadın başrol oyuncusunun, kraliyet ailesini rehin alan kötü bir cadının emriyle erkek başrol oyuncusunu öldürmek zorunda kalmasını konu alıyordu. Lux, kötü cadıyı aktif olarak avlayan bir krallığın prensiydi. Kendini korumak isteyen cadı, güzel prensesini kullanarak prensi kendine aşık etti ve ona hayatını son verecek zehri verdi. Yarı Elf, bu rol için gerçekten mükemmeldi. Erkek başrol oyuncusu da tıpkı onun gibi bir Necromancer'dı ve aynı zamanda bir Yarı Elf olması gerekiyordu. Yönetmen, William adında birini bu rol için bulmaya çalıştıklarını söyledi. Ancak William son zamanlarda çok meşguldü, bu yüzden onun yerine geçecek birini aramak zorunda kaldılar. Filmin yönetmeni Francesca, Lux'a canlandırdığı rol için yeterince acımasız davranmadığını söyledi. Bir Necromancer soğuk, karanlık, yakışıklı ve erkeklikten sızan birisi olmalıydı. Bu nedenle Lux, Solais ve Elysium'da yaşadığı en karanlık deneyimlerini kullanmak zorunda kaldı ve yönetmen ile oyuncuların acımasız tarafını görmelerini sağladı. Francesca'yı son derece mutlu eden şey, savaş sahnelerinde figüran aramakla uğraşmak zorunda kalmamasıydı, çünkü Lux, Undead Monsters rolünü oynayacak yetenekli insanlar bulmuştu ve Francesca, onların görünüşleri ve oyunculukları için övgüde bulundu. Hatta bir Doom Knight Gangbanger ile el sıkıştı ve oyunculuğunu övdü, bu da onu utandırarak kafasını kaşımaya neden oldu. Francesca, aslında "gerçek" bir Undead Monster ile konuşup onu övdüğünü bilseydi, o anda bayılabilirdi. Altı ay boyunca erkek ve kadın başrol olarak birlikte geçirdikten sonra, Luna'nın Lux'a yakınlaşmaması imkansızdı. İlk başta, yarı elf olan Lux'un kız kardeşini aldatmamasını sağlamak için ona yakın duruyordu. Ancak onu tanıdıkça, Aina'nın hayattayken neden ona aşık olduğunu daha iyi anladı. "Yarın çekimlerin son günü olacak," dedi Francesca. "En iyi sahneyi sona sakladım. Kraliyet Partisi olacak ve Lux, saat on ikiyi vurmadan önce Luna ile dans etmeye gelecek." "Çan çaldığı anda bahçeye koşup ortadan kaybolacaksın. Bu çekeceğimiz son sahne olacak ve film sonunda sona erecek. Her şeyden önce, ikinize de olağanüstü iş çıkardığınız için teşekkür etmek istiyorum. "Sizinle çalışmak, film yönetme tutkumu yeniden alevlendirdi. İkinizi de kadromda bulundurmaktan çok şanslıyım." "Teşekkürler, yönetmenim," diye cevapladı Luna gülümseyerek. "Sizinle çalışmak benim için de bir onur. Çok şey öğrendim ve bu anıları hayatım boyunca saklayacağım." Francesca memnuniyetle başını salladıktan sonra, aniden yüzü solmuş olan Lux'a bakışlarını çevirdi. "Ne oldu?" Francesca, hayalet görmüş gibi görünen yakışıklı Yarı Elf'e bakarak sordu. "Hiçbir şey," diye cevapladı Lux. "Sadece bugünkü çekimlerden biraz yorgunum. Sabah olunca iyi olacağıma söz veriyorum, yönetmenim." "Peki, madem öyle," Francesca gülümsedi ve Lux'un omzuna hafifçe vurdu. "İyi dinlen. Son sahneyi mükemmel çekeceksin, Bay Prens Charming." Bu sözleri söyledikten sonra Francesca diğer ekip üyelerine gidip harika iş çıkardıkları için teşekkür etti. Lux setten ayrıldı ve odasına geri döndü. Yüzü hala solgundu ve bunu fark eden Luna onun için endişelendi. Odasının kapısını kilitleyen yarı elf, cansız bir şekilde yatağına oturdu. Bir süre önündeki boşluğa baktıktan sonra içini çekti. —————————— < Solais'e dönüş için geri sayım başladı. > 33:25:14 ———————— Francesca yarının çekimlerin son günü olacağını söylediği anda, Yarı Elf kafasının içinde bir bildirim duydu ve önünde birdenbire bir dizi metin belirdi. Aldığı bildirimin aslında bir geri sayım sayacı olduğunu anlaması biraz zaman aldı. Eğer bu geçmişte olsaydı, böyle bir gelişme karşısında çok heyecanlanırdı, ama şimdi içini boşluk kaplamıştı. Kabul etmek istemese de, filmin erkek başrol oyuncusu rolüne o kadar dalmıştı ki, Solais ve Elysium'da olan kötü şeyleri bir an için unuttu. Kalbinin derinliklerine hapsettiği endişe ve kaygılar bir anda yüzeye çıktı ve kendisini çok suçlu hissettirdi. Luna ile oyunculuk yapmaktan gerçekten keyif aldığı için suçlu hissediyordu ve Solais'i kurtarma görevini unuttuğu için suçlu hissediyordu. Bu gerçeklik onu vurduğunda, Lux sanki biri boğazını sıkıyormuş gibi nefes alamadı. Çılgınca atan kalbini sakinleştirmeye çalışırken yüzünü iki eliyle kapattı. Lux bu konuda başka seçeneği olmadığını biliyordu, ama yine de Solais ve Elysium'da herkes acı çekerken kendisinin eğlendiği için kendini suçlamaktan kendini alamıyordu. Bu yüzden odasının kapısının açık olduğunu fark etmedi. Ayrıca, birinin çoktan yaklaşmış ve ondan sadece bir adım uzakta olduğunu da fark etmedi. "Lux." Tanıdık bir ses onu çağırdı ve onu dalgınlığından çıkardı. Lux elini indirdi ve son altı ayını birlikte geçirdiği güzel genç kadına baktı. "Luna," diye cevapladı Lux. Sesi ağırdı ve sanki bir şeyi saklıyormuş gibi vücudu zaman zaman titriyordu. Luna, Lux'un ağladığını görünce şaşırdı. Yüzündeki acı dolu ifadeyi hissedebiliyordu ve bu, göğsünde bir ağrıya neden oldu. Farkına varmadan, kollarını yarı elf'in başına dolamış ve onu göğsüne çekmişti. "Her şey yoluna girecek," dedi Luna. "Sen iyi olacaksın." Lux'un ifadesini görünce, Aina'nın ameliyat olacağı günü hatırladı. Ameliyat başarılı olursa, kız kardeşi sonunda iyileşecek ve istediği gibi bir hayat yaşayabilecekti. Ama ameliyat başarısız olmuştu ve artık kız kardeşinin gülümsemesini bir daha göremeyecekti. Lux'un yüzündeki aynı ifadeyi görünce Luna, aynı senaryoyu yeniden yaşıyormuş gibi hissetti. Yarı Elf'in, kız kardeşine olanlar gibi hayatından kaybolmak üzere olduğunu hissetti. Bu onu o kadar korkuttu ki, onu sakinleştirmek için yarı elf'in kafasını okşarken kendi de ağlamaya başladığını fark etmedi. Lux ve Luna ikisi de ağlıyordu, ama tamamen farklı nedenlerden dolayı. Ne kadar süre ağladıklarını bilmiyorlardı, ama sonunda durduklarında Lux ona her şeyi anlattı. Yalan söyleyip Luna'ya her şeyin yolunda olduğunu söyleyebilirdi. Ama yapmadı. Aina'nın hayatındaki en büyük pişmanlığı, kız kardeşine düzgün bir veda edememiş olması ve onun için yaptığı her şey için teşekkür edememiş olmasıydı. Luna'nın hastane ve ameliyat masraflarını karşılamak için yaptığı fedakarlıklar için. Aina, kız kardeşine onu ne kadar sevdiğini söyleyemediği için pişmanlık duyuyordu, çünkü birlikte geçirdikleri son gece, kız kardeşi onu kucaklarken sadece ağlamıştı, tıpkı Luna'nın birkaç dakika önce Lux'u kucakladığı gibi. Lux konuşmasını bitirdiğinde, Luna kalbi parçalanıyormuş gibi hissetti. Kız kardeşini çoktan kaybetmişti ve şimdi de Lux'u da kaybetmek üzereydi. Yüzünü avuçlayarak, Luna gözyaşları akarken ona baktı. Aralarında hiçbir söz söylenmedi, Luna başını eğip Lux'un dudaklarına öpücük kondurdu. Gözyaşları yüzünden öpücük acı ve tuzluydu. Olması gerektiği gibi tatlı değildi. Bunun yerine acı, tuzlu ve hüzünlüydü. Öpüşmeleri bittiğinde, birbirlerine baktılar ve Lux onu kollarına aldı. Bir an sonra ikisi de yatağa uzandı ve gözyaşları kuruyana kadar birbirlerine sarıldılar. (A/N: Herkese mutlu Noeller!)