Bölüm 600 : Sicim teorisi

Drone'unu çalıştırdı ve çekmeceden yeni ve yükseltilmiş gözlükleri çıkardı. Hızla gözlükleri taktı ve doğal gözleriyle Drone'un gördüklerini de görebildi. Drone havalandı ve o da kendi vücudunu hareket ettirirken onu aynı anda uçurdu. Ve 360 derece kamerasıyla, sonunda kendini gördü. Aubility Termal görüntüleme taramasını etkinleştirmek için ne yapması gerektiğini içgüdüsel olarak biliyordu. Gözlüklerine üç kez dokundu ve aniden, görüş alanına turuncu bir ton indi. Anında, Drone'dan gördüğü görüntü farklı bir gerçekliğe dönüştü. Etrafındaki dünya, sanki cansızmış gibi mavi ve koyu mor tonlarla renklendi. Aynı renkte oldukları için, gerçekte ne olduklarını görmesini sağlayan bazı konturlar dışında neredeyse birbirlerine karışmışlardı. Ve bakışlarını kendine çevirdiğinde, göğsünden parlak turuncu ve sarı bir ışık yayıldığını gördü. Çok sıcaktı! Özellikle kalbi güneş gibi parlıyordu. Sadece bu da değil, kalbinden demir anahtara ve ters grafit bloğa doğru parlak turuncu çizgiler çıkıyordu. Bu, aralarındaki görünmez bağlantıydı! Demek Aubility Gücü buymuş! Kalbinden sürekli bir Aubility Gücü akışı geliyor ve teknolojik bloklarına gerçekliği değiştirmeye devam etmek için yeterli enerjiyi sağlıyordu. Bunu görmek onu son derece mutlu etti. Sonunda Aubility'leri doğal halleriyle görmüştü! Drone'u teknolojik bloklara yaklaştırdı. Önce anahtarı inceledi. Takılı olduğu yaprağın bir tür turuncu parlayan baloncukla kaplı olduğunu gördü. Bu, hangi nesnelerin Aubility'den etkilendiğini kolayca belirlemeyi sağladı. Sonra ters grafit bloğa gitti ve aynı şeyi gördü. Yaprağın etrafında, gerçekliğin kurallarından etkilenmemesini sağlayan bir koruma kabarcığı vardı. Drone'u Aubility'lere gerçekten yaklaşacak şekilde yönlendirdi ve kızgın kırmızı "akımı" yakından ve kişisel olarak gördü. Drone'unun kamerasında yakınlaştırma seçeneği yoktu, ancak Aubility Gücü'nün kızgın akıntılarının bir tür iplikten oluştuğunu gördü. Tek tek iplikler birbirinin aynısıydı ve diğerleriyle aynı hız ve yörüngeyle akıyordu. Düz bir ip de değildi. Sanki tek bir iplik yere düşmüş ve yerde garip kıvrımlar ve ilmekler oluşturmuş gibi rastgele görünüyordu. Sonra diğer Aubility Gücü akımına doğru ilerledi ve onun da bir tür parlak turuncu iplikten oluştuğunu gördü. Ancak bu sefer iplikler, ilkinden tamamen farklı bir şekilde bükülmüş, ilmeklenmiş ve düğümlenmişti. Farklı ipliklerin, her Aubility'nin birbirinden farklı bir güç olmasını sağlayan şey olduğunu anlamak için roket bilimcisi olmak gerekmiyordu. Yani, Aubility'ler Aubility Gücü veya AP'den oluşuyor. AP ise belirli bir şekilde düzenlenmiş milyonlarca küçük iplikten oluşuyordu. Her Aubility'nin iplerin uyum sağladığı belirli bir şekli olduğunu varsaymak güvenliydi. Bu, Harbinger'ın gerçekleştirdiği "Quantum Leap"i taklit etmek istiyorsa, iki şeyi çözmesi gerektiği anlamına geliyordu: İlk olarak, "Quantum Leap"in uyduğu belirli iplik şeklini bulması gerekiyordu. İkincisi, GodForge parçalarının Aubility Gücü'nde bu tür iplikleri nasıl üreteceğini bulması gerekiyordu. Kulağa çok basit geliyordu, ama bunu nasıl yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Formülü biliyordu, ama matematiğin nasıl işlediğini bilmiyordu. Gözlerini tekrar kapattı ve zihnindeki boşluğa girdi, Harbinger'ın üzerinde yükselen devasa figürünü görmek için geri döndü. Eğer Drone'umu buraya getirip Harbinger'dan gelen Aubility Gücünü gözlemleyebilirsem, ilk sorunumu çözebilirim. [Kukuku... neden birden bilim adamı gibi davranıyorsun? Okulda o kadar da iyi değildin.] Bu sözler onu biraz kırdı, ama doğruydu. Şu anda ChatJK4 burada değil, bu yüzden her şeyi kendi başıma düşünmek zorundayım. Kişisel AI asistanı burada olsaydı, düşünme yükünü yazılımın üzerine atardı. [Ona ihtiyacın yok. Ben varım.] Gözlerini devirdi. Ama pek yardımcı olmuyorsun. [Kukuku... Düşünmene gerek yok. Hissetmen gerekiyor. Kalbinde olduğu sürece, GodForge parçaların istediğini yapacaktır. Sadece inanman gerekiyor. Yine, Harbinger'ın tavsiyeleri boş laftan ibaretti. Aslında ona hiç yardımcı olmuyordu! Ama başka bir seçeneği olmadığı için "inanmaya" karar verdi. Gözlerini tekrar açtı ve kalbindeki GodForge parçalarına konsantre oldu. Bu sefer, beyninin bir kısmı kendisini üçüncü bir kişinin bakış açısıyla izliyordu. Kalbindeki Aubility Gücünü bir şahin gibi izliyordu. Aubility Gücünü ortaya çıkarmak için her türlü yöntemi denedi. Nefesini tuttu, kaslarını gerdi ve hatta meditasyon yaptı. İnan... İnanmalıyım... Zihni, Harbinger'ın gerçekliğin dokusunda bir bükülme yaratıp bir anda arkasında kaybolduğu görüntüye odaklandı. Kalbinde bir arzu oluştu. O şeyi istiyordu. O şeyi yapmak istiyordu. Ve aniden, kalbindeki parlayan güneşin içinde bir şeyin hareket ettiğini gördü. Ama konsantrasyonunu bozar bozmaz, hareket durdu ve kalbe geri döndü. Tekrar konsantre oldu ve GodForge parçalarında tepki uyandıran aynı düşünce ve duyguları yeniden canlandırdı. Yavaşça, milyonlarca küçük iplikten örülmüş bir iplik kalbi içinden filizlendi ve vücudunda kıvrılarak ilerlemeye başladı. Tam konsantrasyonunu korurken alnından ter damlaları akıyordu. Zihni her dağıldığında, iplik kalbe geri çekiliyordu. Yavaş ama emin adımlarla, Aubility Gücü'nün yeni ipliği bileklerinin ucuna ulaştı. Harbinger, Aubility Gücümü burada toplamamı söylemişti. Şimdi çekmem gerekiyor. Harbinger'ın yaptığı gibi gerçekliğin dokusuna tutunmaya çalışırken parmakları top gibi kıvrılmaya başladı. Bileğindeki AP iplikleri, ellerinin etrafında bir balon oluşturmaya başladı ve etrafındaki gerçekliği değiştirmesine izin verdi. Bileklerinin etrafındaki uzay bükülmeye başladı, sanki ellerinin yanında bir kara delik varmış gibi yavaşça kendi üzerine katlanıyordu. Hızı ve büyüklüğü Harbinger'ın yaptığına hiç benzemiyordu, ama yine de aynı teknikti. Şimdi sadece çekmeliyim, dedi kendi kendine. Derin bir nefes aldı, bileklerindeki tüm Aubility Gücünü dışarı attı ve bu dalgayı kullanarak önündeki boşluğu yakaladı. Elleri, gerçekliğin dokusunu kısa bir an için şekillendirdi! Ama aniden, ona bağlanan iplik koparak Aubility'nin daha fazla ilerlemesini engelledi.