Bölüm 407 : Cylien Elaryon VS Alvara Teraquin [1]

"Başla!" Cylien kılıcını kaldırdı ve manasını, tüm kılıcı saran canlı, zümrüt yeşili bir ışıkla titreşene kadar kanalize etti. Etrafındaki atmosfer, kullandığı güçlü enerjiyle yoğunlaştı, saf ve güçlü manası havaya sızdı. Cylien'in savaştaki yeteneklerine daha önce tanık olanlar, bu değişimi hemen fark ettiler. Artık daha güçlü olduğu su götürmez bir gerçekti ve önceki halinden çok daha yoğun bir enerji yayıyordu. Manası ritmik bir şekilde nabız gibi atarken, yaprak yeşili gözleri Alvara'ya kilitlendi. Cylien her hareketini dikkatle izledi, ancak Alvara hareketsiz ve soğukkanlı bir şekilde şemsiyesini sıkıca tuttu. Alvara'nın bakışları kışın nefesi kadar soğuktu, yüzünde küçümseme vardı. Ama Cylien bu küçümseyici bakışlara aldırış etmedi. Bunun yerine, bu hareketsiz anı kendi lehine kullanarak kılıcını Ruah ile sardı, yoğun yeşil aura kılıcın etrafında ikinci bir deri gibi kalınlaşarak onu sardı. Aralarındaki gerilim çatırdadı, Cylien derin bir nefes aldı, göğsü yavaşça inip kalktı. Tek bir hızlı adımla ortadan kayboldu. BOOOM! Cylien, Alvara'nın hemen önünde yeniden ortaya çıktı ve kılıcı yıkıcı bir güçle havayı kesti. Vuruş, savaş alanında uluyan şiddetli bir rüzgâr estirdi, yaprakları ve tozu dağıttı. Ancak Alvara, yerinden kıpırdamadan, kalın, yüksek bir bitki yerden fışkırarak Cylien'in kılıcını gürültülü bir çarpışmayla durdururken, sağlam bir şekilde ayakta durdu. Rüzgârın gücü, Alvara'nın nane yeşili saçlarını sadece oynadı ve birkaç telini havaya kaldırdı. Cylien kılıcının kabzasına daha sıkı sarıldı, parmak eklemleri baskıdan beyazladı. Bir mana çemberi çağırdı, parlak yeşil ışığı kılıcının ucuna odaklandı. "Delip geç!" -VUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUU Kılıcı korkunç bir hızla havayı yararken, enerjiyle dolu hava uğuldadı ve Alvara'ya doğru bir toz ve enkaz dalgası çarptı. Ancak toz yerleşince, Cylien'in gözleri kısıldı — kadın orada duruyordu, yarasız. Alvara'nın duruşundaki değişikliği hisseden Cylien, Alvara elini kaldırır kaldırmaz içgüdüsel olarak geriye atladı. Cylien'in az önce durduğu yerden kalın, dikenli bir bitki fışkırdı, ölümcül dikenleri loş ışıkta parıldıyordu. Bitki kendi iradesiyle kıvrılıp bükülerek, avını yakalayan bir yırtıcı gibi Cylien'e doğru ilerledi. "Elaryon Sanatları!" diye bağırdı Cylien, kılıcını havaya kaldırarak. Bunun üzerine, parlak yeşil bir mana çemberi etrafında belirdi ve ışığı tüm vücudunu parlak bir ışıltıyla sardı. Gözleri yoğun yeşil bir ışıkla parladı ve tüm vücudu hafifçe havaya yükseldi. Hızlı ve hassas bir adımla Cylien yaklaşan asmayı atlattı, vücudu bir dansçının zarafetiyle ve şimşek hızıyla hareket ediyordu. Kılıcı keskin bir yay çizerek indi ve bitkiyi temiz bir vuruşla ikiye böldü. Ama tehlike henüz geçmemişti. Cylien arkasında ani, tehditkar bir varlık hissetti. Başka bir dikenli sarmaşık ona doğru fırladı, onu delmek niyetindeydi. Cylien başını zar zor eğdi, sarmaşık onu bir kıl farkla ıskaladı. Cylien tereddüt etmeden topukları üzerinde döndü, hızıyla bir bulanıklık yaratarak Alvara'ya bir kez daha saldırdı ve göz açıp kapayıncaya kadar mesafeyi kapattı. "Elaryon Sanatı," diye fısıldadı Cylien, kılıcını geri çekerek. Gözleri Alvara'ya kilitlenmişti, kılıcında muazzam bir mana dalgası toplanmaya başlamıştı. Enerji dönerek birleşti ve kılıcın üzerinde bir güç halesi gibi duran devasa, parlak bir mana çemberi oluşturdu. Bu sıradan bir teknik değildi; Aerinwyn'in kendi elleriyle yarattığı Mana Çemberi'ydi. Aerinwyn'in kız kardeşi olan Cylien, bu tekniği sadece öğrenmekle kalmamış, Sephira'yı bile aşan bir ustalıkla kullanıyordu. "İnanılmaz... Cylien..." Celeste fısıltıyla mırıldandı. Bir zamanlar Cylien'in şansına şüpheyle bakan tüm seyirciler, şimdi kendilerini savaşın yoğunluğunun büyüsüne kaptırmışlardı. Alvara'nın savaşı kolayca domine edeceğini bekliyorlardı, ancak Cylien ona layık bir rakip olduğunu, hatta üstünlük sağladığını kanıtlıyordu. İkisi arasındaki çatışma heyecan vericiydi. Alvara ürkütücü bir şekilde hareketsiz kalmasına rağmen, dikenli bitkileri hızla topraktan fırlayarak Cylien'e ölümcül bir isabetle saldırıyordu. Ancak Cylien'in hareketleri bulanıklaşmış, şaşırtıcı bir hızla saldırıların arasından sıyrılıyordu. Bir dansçının zarafetiyle ve bir avcının çevikliğiyle bitkilerin arasından geçerek kaçamadığı sarmaşıkları kesiyordu. Her adımda, Alvara ile arasındaki mesafeyi santim santim kapatıyordu. "Sarracenia Flava," dedi Alvara aniden. Sözler dudaklarından çıkar çıkmaz, arkasında devasa bir daire belirdi. Oradan, açık kapağı ağzı açık bir yamyam gibi görünen devasa, silindirik sarı bir bitki fışkırdı. Edward, tanıdığı şeyin ne olduğunu anlayarak gözlerini genişletti. "O şey..." diye mırıldandı, Alicia ile birlikte Alvara ile karşılaştıkları önceki savaşta gördüğü canavarca bitkiyi hatırlayarak. Sarracenia Flava'nın ortaya çıkması, izleyenlerin nefesini kesti. Yükselen bitki, görülmeye değer bir manzaraydı. Boyutu tek başına korkutucuydu, ama asıl korku uyandıran, saldırılarının hızı ve gücüydü. Uzun, kalın sarmaşıklar bitkiden yıldırım hızıyla fırladı ve binlerce bıçak rüzgarı keser gibi bir sesle havayı yararak ilerledi. Cylien'in bakışları yukarıya kaydı. Daha da fazla mana topladı, etrafında enerji çatırdayarak başka bir mana çemberi oluşturdu. "Elaryon Sanatları: Yüz Fırtına Kılıcı!" Bir anda, mana çemberinden düzinelerce dönen rüzgâr bıçağı ortaya çıktı, keskin kenarları parıldayarak Sarracenia Flava'nın kalın sarmaşıklarına doğru fırladı. -BOOOOOM! Çarpışmadan sağır edici bir şok dalgası patladı, gücü havada dalgalanarak yayıldı. Rüzgâr bıçakları kalın sarmaşıkları yırtarak, devasa silindirik bitkiye doğru hızla ilerlerken cerrahi hassasiyetle onları parçaladı. Ancak bıçaklar vurmak üzereyken, bitkiyi korumak için ortaya çıkan yoğun bir sarmaşık duvarı tarafından durduruldular. Cylien, kesilen sarmaşıkların kesildikleri kadar hızlı bir şekilde yeniden büyümeye başladığını görünce inanamadan gözlerini genişletti. Alvara'nın dudaklarında soğuk, acımasız bir gülümseme belirdi ve arkasında, bu kez Sarracenia Flava'nın yanında başka bir dev mana çemberi belirdi. -BOOM! "Sarracenia Leucophylla." Yerden oval şekilli silindirik bir bitki ortaya çıktı, yüzeyi kırmızı ve beyaz desenlerle süslenmişti ve bu desenler, bu kadar ölümcül bir şey için neredeyse fazla güzel görünüyordu. Bitki, ezici bir mana aurasıyla titreşiyordu, gücü o kadar yoğundu ki Cylien bile bir şok ve tedirginlik hissetti. Bitkinin merkezinden bir dizi kırmızı dikenli asma filizlendi, görünüşleri Cylien'in şimdiye kadar karşılaştıklarından çok daha tehditkardı. Bu asmalar, yüzeylerine yapışan, kötülükle sızan, yapışkan, parıldayan bir sıvıyla kaplıydı. "Zehir..." diye düşündü Cylien kasvetle. "Aman tanrım, Cylien, şimdiden pes etmiyorsun, değil mi?" Alvara'nın sesi soğuk ve alaycı bir şekilde havada yankılandı. Eldivenli eliyle ağzını kapattı, gözleri hastalıklı bir eğlenceyle parıldarken kıkırdadı. "Aerin muhtemelen izliyordur, biliyorsun. Onun önünde kendini rezil etmek istemezsin, değil mi?" Sesi şakacı olsa da, içinde kötülük vardı. Aerin burada olsaydı, onu Cylien'in önünde küçük düşürmek için sabırsızlanıyordu. Eğer Aerin burada olmasaydı, o zaman diğerlerinin önünde küçük düşürecekti. Alaycı sözler amacına ulaşmıştı. Cylien'in düşünceleri bir anlığına kız kardeşine kaydı. Aerin izliyor muydu? "Cylien!" Sephira'nın sesi çan gibi çınladı ve Cylien'i tam zamanında dalgınlığından uyandırdı. -Fış! Bir sarmaşık yanağını sıyırdı ve ince bir kan izi bıraktı. Cylien içgüdüsel olarak geri çekildi ve ona çarpan sarmaşığı hızla kontrol etti. Kırmızı, zehirli sarmaşıklardan biri olmadığını fark edince rahatladı. Ama bu rahatlamanın tadını çıkarmak için zaman yoktu. Onlarca kalın asma, onu canlı canlı şişlemek için hızla ona doğru fırlıyordu. Cylien'in kalbi hızla çarpmaya başladı, güçlendirilmiş hızını kullanarak kaçmaya ve tehlikeden uzaklaşmaya çalıştı, ama artık savunmada olduğu ve Alvara ile arasındaki mesafeyi kapatamadığı açıktı. Tüm enerjisini, amansız saldırılardan kaçmak için kullanıyordu. "Nasıl bu kadar çoğunu aynı anda kontrol edebiliyor?" diye düşündü Cylien. Her biri Alvara'nın iradesiyle yönlendirilerek hassas bir şekilde hareket ediyordu. Böyle bir kontrolü sağlamak için gereken mana miktarı çok büyük olmalıydı, ancak Alvara bunu sanki sarmaşıklar kendi vücudunun uzantılarıymış gibi zahmetsizce kullanıyordu. Cylien kararlı davranması gerektiğini biliyordu. Durum giderek vahimleşiyordu ve sadece güçlü bir teknik gidişatı değiştirebilirdi. Bu, muazzam miktarda mana gerektirecekti, ama Cylien bu fedakarlığı yapmaya hazırdı. Kılıcını keskin bir yay çizerek aşağıya doğru savurdu ve bu kuvvetle kendini havaya, sarmaşıkların ulaşamayacağı yükseklere fırlattı. Asmalar hızla tepki verdi, kıvrılarak ona doğru uzandı, keskin uçları ışıkta parladı. Ama Cylien hazırdı. Savaş alanının yükseklerinde, kılıcını aşağı doğru doğrulttu ve muazzam bir mana dalgası saldı. Enerji vücudundan bir sel gibi akarak altında büyük bir mana çemberi oluşturdu. Ama henüz bitirmemişti. İlk çemberin altında bir tane daha, ardından üçüncü bir tane daha ortaya çıktı, her biri bir öncekinden daha parlak ve daha güçlüydü. "Üç katmanlı bir Mana Çemberi!" Amelia kenardan inanamadan nefes nefese kaldı. Amelia kendisi iki mana çemberini üst üste koyabilirdi - bu başlı başına olağanüstü bir başarıydı - ama üç katman? Bu, onun yaşında çok az kişinin ulaşabileceği bir ustalık seviyesiydi. Zorluğu muazzamdı, gereken kontrol neredeyse insanüstüydü. "Şimdi gerçekten tehlikeli olmaya başladı..." Victor, gözlerini önündeki sahneye dikmiş, mırıldandı. "Orada Alvara Usta olmasaydı, bu maç çoktan durdurulmuş olabilirdi," Roda başını sallayarak, herkesin dikkatinin odak noktası haline gelen Cylien'den gözlerini ayırmadı. Alvara'nın gözleri hafifçe kısıldı. "Elaryon Sanatı!" Cylien'in sesi net ve güçlü bir şekilde yankılandı, manası yoğun ve yoğun bir enerjiyle dönen devasa bir kılıca dönüştü. Üç mana çemberi kılıcın etrafında kıvrılarak onunla iç içe geçti, her dönüş kılıcı güçlendirdi. Cylien'in yüzü soldu ama tereddüt etmedi. Şiddetli bir çığlık atarak kılıcı serbest bıraktı ve kılıç hızla uçtu. "Zephyr'in Kılıcı!"